Her millet, her toplum, bizatihi kendi eliyle kader çizgisini çizer, istikbalini belirler. Allah
da takdir ve tayin eder. Bu yüzden milletin başına gelen felaket, musibet, dert, mutluluk
türünden her şeyden mesul olan ve aslen müsebbibi olan milletin ta kendisidir. Geçmişten
ders alarak geleceğimize sahip çıkmalı, yeni nesillerimizi geleceğe hazırlamalıyız.
“Hayallerimiz kadar büyür, gayretimiz kadar varız.”
Biz inancımızın, tarih ve medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediği şerefli vazife için
mücadele etmeli, nesillerimize sahip çıkmalıyız.! Biz günümüzü ve geleceğimizi inşa etmek ve
Muhteşem Türkiye’nin inkişafı ile bir barış medeniyeti kurmak istiyorsak, çocuklarımızı iyi bir
eğitimle; ilimle, düşünen, sorgulayan, üreten, katkı koyan fertler haline getirmek için
madden, manen çalışmalıyız.
Neslini kurtaran geleceğini kurtarır!
Bugünün çocukları, gençleri yarının büyükleri olacak. Ülkemizi ve geleceğimizi onlara
emanet edeceğiz. Bu yüzden onları, çağın ve ihtiyaçlarının gerektirdiği şekilde ilimle, ahlakla,
idealle donatmamız gerekir. Bunu başarabilirsek geleceğe umutla bakabiliriz. Peki bunu nasıl
sağlayacağız?
Bence işe önce aileden başlamak gerek. Aileyi kurtarırsak işin birinci aşamasını başarmış
oluruz. Bunun için önce, ailenin manevi temelinin güçlendirilmesi, ailenin temel taşı,
çocukların ilk öğretmeni, başımızın tacı kadınlarımızı, annelerimizi iyi yetiştirmemiz gerekir.
Kadınlarımızı ekonominin baskısı altından kurtararak, ailesine ve çocuklarına daha fazla
zaman ayırmasını sağlamalıyız. Bunun için kadınların çalışma süreleri azaltılmalı, çalışmayan
annelere maddi yardım yapılmalı, kolay şartlardan emekli olmaları sağlanmalıdır. Ayrıca
ebeveyn eğitimine de önem verilmelidir.
İkincisi, çocuklarımızı, gençlerimizi istikbale hazırlayacak, çağın gerektirdiği pozitif
bilimler yanında, manevi, kültürel ve moral değerlerimizle idealize etmeliyiz. Eğitim
sistemimizi kendinden emin, geleceğe umutla bakan, problem çözme kabiliyetine sahip,
araştıran, sorgulayan mücadeleci nesiller yetiştirecek şekilde ıslah etmeliyiz. Gençlerimizin
enerjisini boşa harcamamak için, ülke ihtiyaçları da dikkate alınarak eğitim ve işgücü
planlamasını iyi yapılmalıdır. Ailede başlayan, eğitim kurumlarımızda daha da gelişen,
perçinlenen bir milli eğitim, öğretim ve terbiye faaliyetiyle özlediğimiz nesilleri yetiştirebiliriz.
Böylece geleceğin Muhteşem Türkiye’sini hep birlikte inşa edebiliriz.
Biz nesillerimizi milli ve manevi değerler etrafında yetiştirmeliyiz.
Biz özüyle, sözüyle kahraman Müslüman Türk Milletinin evladı, nesilleriyiz. Kim
olduğumuzu, yaradılış gayemizi, görevlerimizi unutmadan hayata anlam katmalı, anlamlı
hayat yaşamalıyız.
“Hz. Ali için anlatılır. Bir kaleyi kuşatmışlar, düştü düşecek; ama akşam namazı vakti
girmiş. Hz. Ali demiş ki:
– “Yarınız saldırmaya devam etsin, yarınız da namazını kılsın; vakti kaçırmayın.”
Komutan mukabele etmiş:
– “Efendim! Düştü düşecek… Bekleyelim biraz daha; ondan sonra kılarız.” Hz. Ali’nin verdiği
cevap çok ilginçtir:
– “Uğruna savaştığımız değerleri ihmal ederek zafer kazanmanın hiçbir anlamı yoktur.”!
İnanç toplumun dinamiğidir. İnançsız toplumlar geleceği tayin edemez, hayatı
manalandıramaz.
Efendimiz buyuruyor: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe katiyen
sapıklığa düşmezsiniz; bunlar Allah’ın kitabı Kur’an Kerim ve benim Sünnetimdir.”; (Muvatta,
Kader/3)
Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun.
Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr suresi, 7)
“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip de
takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın
sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yunus, 62-64)
Hürriyetçi ortam gelişmenin başlangıcıdır.
Geleceği aydınlatan bilgi, yolu aydınlatan yolcunun iyisidir. Uygulaması olmayan bilgi
külfet, ölçüsü olmayan bilgide şöhrettir. İnsanı insan yapan erdemler bilinmedikten sonra ne
olursak olalım kâmil, samimi insan olamayız.
Kabiliyetler hürriyetçi ortamda gelişir. Genelde biz her şeyi sorgulamadan ya kabul ya da
ret ediyoruz. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmamalı. Geleceğimizi ilim üzerine, akıl
üzerine inşa etmeliyiz. Alman edebiyatçı, şair, yazar, politikacı ve doğa bilimcisi olan Goethe;
‘’üç bin yıllık geçmişin hesabını yapmayan insan günü birlik yaşayan insandır’’ der. Sokrat’ta
der ki; ‘’sorgulanmamış hayat, yaşanmamış bir hayattır.’’ Bu sözleri hiç ama hiç anlamadık,
anlayamadık.
Romen Diyojen “Bir öğle vakti elinde fener” Bir adam arıyorum” diyor. Gündüz vakti
aradığı, inanmış idealist insandır. Biz de geleceğimizi düşünüyor milletimizi, inancımızı
seviyorsak, bu değerleri önemseyen, seven, kültürüne sahip çıkan idealist insanları bulup
geleceğimizi aydınlatmalıyız.
İnsanı insan olarak gören, kimsenin yaşam hakkına müdahale edilmemesi gerektiği
bilinci insanlara sağlanmalı. Keşke bütün insanlar önce temel bir tarih bilincine sonra yaşadığı
coğrafyayı ve doğayı tanısa sanırım daha iyi bir analiz bilincine sahip olur diye düşünürüm. O
zaman herhalde insan birbirini anlar ve birbirine saygı gösterir. Ancak ne yazık ki bugün
dünyanın gücünü elinde tutanlara, ülkelerin sömürüsünü hedef alanlara karşı mücadele
şuurunu geliştirmeliyiz ki geleceğimiz daha güvende olsun.
Milletimiz, insanlığın büyük çoğunluğu eminim ki barış ve huzur istiyor. Her taraf yangın
yerine dönmüş, insanlık ölmüş, umutlar sönmüş iken elbirliği ile mücadele edilirse bir ülkenin
de bir toplumun da talihi de tarihi de değişir.
Milletimizin yeniden doğuşunda, Türk kültür ve medeniyetimizin büyük katkısı olması
gerekiyor. Türk Milleti’nin de altın nesli olacak; sorgulayan, analiz eden, yaşadığı toplumun
kültürünü bilen gençlerden çok kahramanlar elbet çıkacaktır. Tarihte bu değerli insanlar bu
şeref payesinde en büyük yeri alacaklardır…
Terörsüz, savaşsız, kavgasız sadece çıkar ilişkilerine dayanmayan insan merkezli bir
dünya için hep beraber dayanışma ve mücadele örneği gösterilmelidir. İnsan; insanı kâmil
olunursa, erdemli bir hayat ve gelecek bizleri bekler.
Yahya Demeli